Tarih Yazıları | 1940’lı Yıllarda Amerika

Yayınlama: 27.01.2023
Düzenleme: 13.02.2023 14:46
273
A+
A-

1940’lı yılların ABD tarihine baktığımızda, II. Dünya Savaşı ve onun hemen ertesinde başlayan sert soğuk savaş iklimini görüyoruz. Bu dönem Amerika diplomasisi ve ulusal kültüründe hala en belirleyici unsurlardan birisi olarak izlerini sürdürmektedir. II. Dünya Savaşı’nın ansızın ABD topraklarına sıçraması ve ülkenin ulusal güvenliğini tehdit etmesi dönüm noktası olmuştur. O döneme kadar nispeten hüküm süren izole ve güvenli devlet yanılsaması da ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte, bu durum, yöneticilerin eliyle uzun yıllar sürecek paranoya kökenli güvenlik toplumu yarattı.

II. Dünya Savaşı’nda Amerika

Amerika Birleşik Devletleri / İkinci Dünya Savaşı

Amerika savaşın ilk yıllarında taraf olmayarak dışarıda kalmayı tercih etti. Fakat 7 Aralık 1941’de Japonya’nın, ABD’ye ait Hawaii adalarından birisi olan Oahu adasındaki askeri tesislere saldırısıyla resmen savaşın içine girmiş oldu. Tarihte Pearl Harbor Baskını olarak bilinen bu saldırı sonrasında bir daha ABD’de hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Baskının üç gün sonrasında Nazi Almanya’sı da ABD’ye karşı savaş açtı. Daha sonra 6 Haziran 1944’de dünya tarihinin en kanlı savaşlarından birisi olarak kabul edilen Normandiya Çıkarması gerçekleşti. ABD ordusu Fransa’nın kuzeyindeki Normandiya bölgesinde konuşlanan Nazilere karşı büyük bir taarruz başlattı. Sonunda Naziler, tarihler 8 Mayıs 1945’i gösterdiğinde büyük bir yıkımla teslim olmuşlardı. SSCB’nin Berlin’e kızıl bayrağı dikmesiyle sonuçlanan teslimiyet savaşın bittiği anlamını taşımıyordu. Çünkü Japonya hala savaşın taraflarından birisi olmayı sürdürüyordu.

Hiroşima ve Nagazaki

Başkan Roosevelt’in ölümü üzerine yerine geçen Harry Truman’ın verdiği onayla, dünya tarihi daha önce eşi benzeri görülmemiş bir saldırıya tanık oldu. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentleri, üç gün arayla, yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan ve iki büyük kentin tamamen yok olmasına neden olabilecek kadar güçlü olan atom bombası ile vuruldu. Sonuçta Japonya bu büyük insanlık suçu karşısında teslim bayrağını çekmek zorunda kaldı. Böylece II. Dünya Savaşı resmen sona erdi.

Savaşın sona ermesi, 1991’de SSCB’nin resmen çöküşüne kadar süren soğuk savaşın başlaması anlamına geliyordu. Özellikle savaşın hemen ertesinde güvenlik ve istihbarat politikaları şiddetini çok yoğun gösterdi. Öyle ki bu durum ABD’nin üzerine eğildiği tek mesele haline geldi. Dolayısıyla bu süreçle birlikte 1949 yılında ABD öncülüğündeki Batı ülkeleri NATO örgütü altında toplandı.

Soğuk Savaş

1950 yılında SSCB ve Çin’in desteğini alan Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırdı. Bunun sonucunda Amerika ve NATO üyesi Batı Bloğu ülkeleri de ABD’nin yanında Kore’de yer aldı. Bu hamle ile birlikte soğuk savaşın etkisi çok ciddi boyutlara ulaştı. Nükleer krizler, sınır ihlalleri, devlet bütçelerini aşan savaş yatırımları, işgaller ve toplu ölümler… Dünyanın hiçbir bölgesi ve ülkesi bu soğuk savaşın etkisinden uzak kalamadı. Bu gelişmelerle birlikte 50’li yıllara giren ABD, başkan Truman önderliğinde savaş politikalarına ve yatırımlarına kesintisiz devam etti.

1940 ve 1950 yılları arasındaki periyoda hakim olan devlet politikası ABD’nin içeride ve dışarıda devlet güvenliğini ve otoritesini sağlamaya yöneliktir. Dolayısıyla bütün ekonomik ve kültürel düzenlemeler bu hedef doğrultusunda olmuştur. Kültürel hayatın her alanına ABD’nin savaştaki meşruiyeti, kullandığı silahların ve bombaların savunması, içeride Amerikalı olma altında ulusal birlik düşünceleri hakim olmuştur. Sinema da bundan payını almıştır. Döneme damga vuran film türü olan Western incelendiğinde, bu temaların tamamını canlı şekilde görmek mümkündür.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

8 − six =

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.