“Akıllı bir insanın, hayatını düşüncesiz bir sürünün oyuna bırakması akıl kârı değildir,” demiş Çiçero. Biraz ağır olmuş ama onun düşüncesi ne diyelim?
Son günlerde son hızla seçim çalışmaları sürüyor. Hep düşünürüm “Seçim çalışması” dediğimiz nedir diye. İnsanları ikna etme çalışmaları desek daha doğru olacak. A parti ya da B parti ne olursa olsun, bu koşuşturma bir ikna turudur. Kimisi gerçekten doğruyu anlatır, kimisi de hedefe ulaşmak için aslında inanmadığı doğruları anlatır. Onları aslında gözlerinden tanırız. Gözler yalan söylemez.
Halk, ikna turundan bıkmış aslında. Bildiri uzatıyorsun, elini havada sallayıp geçiyor. Haklı diyorsun kendince. Bu kadar aldatıldıktan sonra doğruyu görebilmek, anlayabilmek için gözlere çok daha dikkatli bakmak gerekiyor. Bir de yıllardır alışılan ezberler var. Ezberi bozmak oldukça meşakkatli ama gerekli. Güzele ulaşmanın yolu da ezber bozmaktan geçiyor. Bence herkesin bıkkınlığı da yorgunluğu da içten içe ezber bozma eyleminin işi. Bu da çok iyi.
Birkaç gün önce Konyaaltı’ndan otobüse bindim. Yanımda bir kadın oturuyor. Kısa bir sohbet oldu aramızda. “Nereye gidiyorsun?” dedi. Adliye’ye gittiğimi, bir belge alacağımı anlattım. Belgeyi merak etti. Vekil adayı olduğumdan… dedim. Bu kez partimi merak etti. Onu da anlattım. “Vekil adayı olmak için sıradansın” dedi bana. Arkadan bir genç kadın konuşmamızı duydu, yanımıza geldi. “Kutluyorum, kolaylıklar diliyorum,” dedi. Ona da dikkatli baktı ve “Ama adaylık için sıradan” dedi ve ekledi “Agresif de değil.” Ben önce şaşırdım, sonra da “Bizim partide herkes sıradan,” dedim. Düşündüm sonra, aday olmak için nasıl olmalı insan diye.
Aday, otobüse binmez mi acaba? Aday nasıl giyinir, nasıl konuşursa sıradan olmaz? Ya da sıradan olmak nedir? Halkın içinden gelen, gösterişe önem vermeyen, halka yakın olan mıdır sıradan, yoksa nedir? İnsanlara tepeden bakanlara çok mu alıştık dersiniz? Bizi aşağılayanları içselleştirdik mi yoksa? Eğer öyleyse daha çook çalışmamız gerekecek. İnsanca davranışa yabancılaştıysak, daha çook işimiz var demektir. Biz yine de sıradan olalım, sıradan kalalım. Halk, güzeli, doğruyu mutlaka fark eder bir gün. Yeter ki o bir gün uzak olmasın.
Her anımsadığımda şaşırdığım bir anıyı hatırladım. Burdur’un Tefenni ilçesinde, yıllar önce belediye başkanlığı seçimi vardı. Adayın biri oldukça sevilen, dürüst, kültürlü, diğeri acımasız, sevilmeyen, kötü. Seçim sonucunda kötü olan kazandı. İyi aday çok şaşırdı. Halktan birine sordu. “Beni neden seçmediniz, ne kötülüğümü gördünüz?” Sorduğu kişi de ona oy vermemişti. Yanıtı şöyle: “Sen çok iyi bir adamsın. Ben de sana oy vermedim çünkü sen seçilmezsen, bize kötülük yapmazsın ama öteki bize su vermez, ürünlerimizi kurutur,” der. Belki de budur sıradan olmamak. Ne dersiniz?