14 MAYIS’IN ANAHTARI KÜRT SEÇMENİN ELİNDE Mİ?

14 MAYIS’IN ANAHTARI KÜRT SEÇMENİN ELİNDE Mİ?
REKLAM ALANI
Yayınlama: 10.05.2023
102
A+
A-

Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine sayılı günler kaldı. 2002’den beri Türkiye’yi yöneten AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha yetki isterken, değişim isteyenlerin en güçlü adayı Kemal Kılıçdaroğlu. 2023 seçimlerini Erdoğan da Kılıçdaroğlu da ezici bir çoğunlukla kazanmak istiyor. Ancak bunun için Türkiye siyasetinin belirleyici aktörü haline gelen Kürt seçmenin oyuna ihtiyaçları var.

Peki Kürt seçmen, bu seçimlerde kime oy verecek, tercih edecekleri lider ve partilerden beklentileri neler, oy dağılımı tek bir adayı desteklemeye mi yönelik olacak?

KÜRT SEÇMENİN PROFİLİ

Kürt seçmen, Kürt meselesinin demokratik siyaset içinde çözülmesi gerektiğini, bunun için de bir siyasal partiye ihtiyaç olduğunu düşünen bir kitle. Kürt kimliğinin Türkiye’nin demokratik zemininde aynı zamanda mecliste güçlü bir şekilde temsil edilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Her seçmen kategorisi gibi yekpare ve homojen bir yapıya sahip değiller. Bu seçmen kitlesinin çoğunluğu oyunu uzun zamandır HDP’ye verirken, azımsanmayacak bir kısmı da AKP’ye oyunu veriyor. 2002 yılından bu yana yapılan tüm seçimleri değerlendirdiğimizde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde CHP etkin bir rol oynayabilmiş değil. Hatta Kürt seçmenin çoğunluğu Kürt meselesinin bugünkü duruma gelmesinde CHP’nin de payı olduğunu düşünürken; Kürt seçmenler arasındaki iki kutuplu seçmen davranışı yerini çeşitlenen bir fotoğrafa bırakıyor. Bugün listelerinde iki yerine birçok parti adı var. Aynı hane içinde bile farklı eğilimler söz konusu.

Kürt seçmen, reel siyaset içerisinde sadece ekonomiye ya da demokratik haklara bakarak hareket etmiyor. Beklentileri, “sorunların sürekli konuşulabilir olduğu, çözüm odaklı adımların atılmaya başlandığı bir iklime geçilmesi”. Hangi partiye oy verirlerse versinler öncelikli konuları; demokrasi, hak, hukuk, adalet, barış, eşit yurttaşlık, anadilde eğitim ve ekonomik denge.

2002 YILINDAN BU YANA NE DEĞİŞTİ?

3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından AKP, 20 yıldır iktidarda. Bu süre içerisinde Türkiye siyaseti önemli dönüm noktalarından geçti. Recep Tayyip Erdoğan, seçimin ardından yaptığı açıklamada Türkiye’nin önünde yeni bir sayfa olduğunu ve tüm vatandaşların yaşam tarzlarına saygılı olacağını, anayasal kurumları daha iyi çalıştıracaklarını, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş sürecini hızlandıracaklarını, ülkenin dünya ile entegrasyonunu güçlendiren bir ekonomik programın uygulanması konusunda kararlı olduklarını, böyle bir siyasi iradeyi inşa etmek için parti olarak göreve hazır olduklarını belirtmişti. AKP, kurulduğu günden beri katıldığı seçimlerin tamamında birinci parti ve katıldığı altı genel seçimin beşinde de tek başına iktidar oldu.

2007 yılındaki referandum ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere birtakım anayasa değişiklikleri AKP tarafından halkoyuna sunuldu. AKP “Evet” oyunu savunurken, CHP ve MHP “Hayır” cephesinde yer aldı. Referandum sonucunda yüzde 42 “Hayır” oyuna karşı yüzde 58 “Evet” oyuyla anayasa değişiklikleri kabul edildi. Bu değişiklikle Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yeniden yapılanmaya gidildi. Vatandaşlara Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma hakkı tanındı. AKP, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi “Evet” oyunu savunurken, aralarında gazeteci, yazar ve öğretim görevlilerinin de bulunduğu bir grup ise “Yetmez ama evet” diyerek değişikliği destekledi. 

21 Ekim 2007 tarihli referandum ile birlikte yürürlüğe giren anayasa değişiklikleriyle genel seçim süresi dört yıla indirilince dönemin başbakanı Erdoğan, 3 Ekim 2010’da, genel seçimlerin normal tarihinden bir ay önce yani Haziran 2011’de yapılacağını açıkladı. Seçim sonucunda AKP yüzde 49,83, CHP yüzde 25,98, MHP ise yüzde 13,01 oy aldı ve AKP, 2011 genel seçimlerinde üçüncü kez tek başına iktidar olmayı başardı.

ERDOĞAN İKTİDARININ SARSILDIĞI GEZİ PARKI EYLEMLERİ

Milyonların katıldığı ve İstanbul’da başlayıp ülke geneline yayılan Gezi Parkı eylemleri Türkiye açısından da Erdoğan iktidarı açısından da kırılma noktası oldu. Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesi amacıyla Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ndeki duvarın bir bölümü 27 Mayıs 2013 gecesi yıkıldı ve ağaçlar yerinden söküldü. O gece eylemler başladı ve eylemciler polisin sert müdahalesi ile karşılaştı. Eylemler sonucu sekiz kişi hayatını kaybetti. Bu eylemlerin ardından yüzlerce kişi hakkında adli işlem yapılırken, soruşturmalar yürütüldü ve davalar açıldı. Beraat eden kişiler tekrar yargılandı ve 25 Nisan 2022’de -yaklaşık beş senedir cezaevinde olan- Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, takdiri indirime yer olmadığına, “casusluk” suçlamasından beraatına ve tahliyesine karar verildi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi ise yardım suçlamasından 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Erdoğan, iktidarında hayata geçirmek istediği projeleri toplumsal muhalefete rağmen yaptı. Fakat Topçu Kışlası’nı yapamaması Erdoğan’ın da siyaseten kırılma anlarından biri oldu. Öyle ki 2013’te yapılan eylemler ve eylemciler hâlâ Erdoğan’ın hedefinde.

2015 SEÇİMLERİ: AKP, TEK BAŞINA İKTİDAR OLAMADI

7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP, iktidara geldiği 2002 seçimlerinden bu yana ilk kez parlamentodaki tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetti. AKP, Meclis çoğunluğunu kaybetti fakat yüzde 40,9 oy oranı ve 258 sandalye sayısı ile seçimlerden birinci parti olarak çıktı. 7 Haziran’dan 1 Kasım 2015 seçimlerine kadar Türkiye, intihar saldırılarına sahne olacaktı. Hatta dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, 10 Ekim Ankara Garı saldırısından iki gün sonra “oylarının arttığı”nı söyleyecekti. 

Haziran seçimlerinin ardından Türkiye kritik bir yedi ay geçirdi. Bu yedi ayda çözüm süreci noktalandı. Ardından da saldırılar başladı. Saldırıların ilki 20 Temmuz 2015’te, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde yaşandı. IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucu 33 kişi yaşamını yitirdi. Suruç saldırısından tam iki gün sonra da Şanlurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis, evlerinde başından vurularak öldürüldü. Haziran seçimlerinden sonra Türkiye tarihinin en kanlı olaylarından biri de 10 Ekim’de Ankara’da yaşandı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) katılımıyla Ankara Garı’nda düzenlenen “Barış mitingi”nde, iki canlı bomba saldırısı meydana geldi. Saldırı sonrası 109 kişi hayatını kaybetti.

1 Kasım seçimlerine doğru giderken Türkiye’de güvenlik sorunu ön plandaydı. Saldırılar ve canlı bomba intiharlarıyla geçen yedi ayın sonunda, AKP oyunu yüzde 9 oranında yükseltti ve 317 milletvekilini parlamentoya göndererek yeniden tek başına iktidar oldu. HDP oylarında ise ciddi düşüş yaşandı. 7 Haziran seçimlerinde 13,12 oy alan HDP, 1 Kasım’da yüzde 10,7 oy aldı. 

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

AKP’nin en büyük destekçilerinden olan fakat daha sonra arasının bozulduğu Fethullah Gülen cemaati, 15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişiminde bulundu. Askeriyenin içindeki Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) bağlı askerler, Boğaziçi Köprüsü’nü kapattı. Gece boyunca süren çatışmaların ardından darbe girişimi bastırıldı. Bütün bu olayların yaşandığı gece 179’u sivil, 246 kişi yaşamını yitirdi. Darbe girişiminin ardından Türkiye’de, yaklaşık iki yıl sürecek “olağanüstü hal” ilan edildi. Darbe girişimine katılanlar tutuklanırken, bazıları firar etti. OHAL 20 Temmuz’da ilan edildi. Bu süreçte Türkiye genelinde on binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı ve açığa alındı. OHAL kapsamında Cumhurbaşkanlığı tarafından 32 kez Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıldı. Bu KHK’lar ile en az 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edildi.

TÜM YETKİLER ERDOĞAN’DA

OHAL sürecinde, sadece darbe girişimine katılan FETÖ’cüler tutuklanmadı. Bu dönemde tutuklanan siyasetçilerin arasında HDP’nin eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ da vardı. 4 Kasım 2016’da Demirtaş ile Yüksekdağ’ın da bulunduğu çok sayıda milletvekili tutuklanarak cezaevine gönderildi.

AKP’NİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YENİLGİLERİ

31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde AKP, önemli büyükşehir belediyelerini kaybetti. Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayı Ekrem İmamoğlu iken, HDP aday çıkarmadı ve yerel seçimlerde CHP’yi destekledi. MHP ile yerel seçimlerde 51 ilde ittifakını sürdüren AKP, Ankara, İstanbul, Adana ve Mersin’in de aralarında bulunduğu önemli büyükşehir ve belediyeyi CHP’ye karşı kaybetti. AKP ve MHP’nin 31 Mart seçimlerinde İstanbul’a itiraz etmesi üzerine 23 Haziran’da sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri yenilendi. 23 Haziran’da yeniden yapılan seçimi Ekrem İmamoğlu, açık ara farkla kazandı. 

AKP’NİN KÜRT OYLARINDA BAŞLAYAN KAYBI

2023 seçimlerine giderken, yaşanılan tüm süreci değerlendirdiğimizde 2018’den beri Kürtlerin oy davranışlarında ciddi bir değişim olduğunu gözlemliyoruz. AKP, Kürt seçmenden 2018’de aldığı 30 puanı, 18-19’lara ve hatta 16’lara kadar düşürmüş durumda. AKP, Kürt seçmende üçte birden fazla desteği kaybederken, CHP ise oylarını ikiye katlamış görünüyor. Oy akışının en önemli nedenlerinin başında AKP’nin yönetim ve ekonomi alanındaki zayıflamış görüntüsü geliyor. Kürt halkının iradesini yok sayarak yerel yönetimlere kayyum atanması, siyasi kadrolarının cezaevinde olması ve tekrar terörle özdeşleştirilmeleri AKP’nin oy kaybına neden olan hususlar olarak göze çarpıyor.

KÜRT SEÇMENİN OY DAVRANIŞLARI DEĞİŞİYOR MU?

Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde başlayan, Ankara’dan İstanbul’a kadar “adalet” talebiyle gerçekleşen sivil yürüyüş eyleminden sonra, toplumun muhafazakar kesimleri ve Kürtler, hukuksuzlukların “ADALET” gibi bir kavramla ifade edilmesi sonucunda yüzlerini CHP’ye dönmeye başladılar. Ayrıca Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumunda farklı parti ve siyasileri bir araya getirmeyi başardı. Toplumda yükselen ve bir karşılık bulamayan “herkes için adalet” talebinin sözcüsü olmayı başararak, farklı kesimler arasında güvenilir olarak görülmeye başlandı. Özellikle Kürt seçmen arasında dürüstlüğü ve çözüme yönelik adımları ile sempati kazanmaya başladı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç Kürtlerin yaşadığı Batı metropollerinde genç Kürt seçmen, Selahattin Demirtaş’ın Kılıçdaroğlu’nu işaret etmesi haricinde, yakın temas kurduğu CHP ve TİP etkileri ile beraber hareket etmeye daha yakın. Her ne kadar HDP, Türkiyeli bir parti olma yolunda ilerlediklerini söyleyedursun, Doğu ve Güneydoğu’nun büyük kentlerinde yaşayan halk, partinin bir Kürt partisi olduğu iddiasını devam ettiriyor. Ancak genç seçmende bu eskiye oranla karşılık bulmuyor. Yüzünü başka partilere çevirdikleri gibi, kendi siyasi kadrolarını da eleştirir bir duruma geldiler.

Seçimlere Yeşil Sol Parti adı altında giren HDP, özellikle 1,5 milyon genç yeni seçmenin tercihlerinin değişmesi ve farklı eleştiriler sonucu oyunu 1 ya da 1,5 puan kaybetmiş görünüyor. Batı metropollerinde yaşayan Kürt gençliğinin aynı ittifakta olmalarına rağmen TİP’e olan destekleri de aşikar. HDP ve TİP arasında yaşanan liste gerginliği çok az bir kesim tarafından tepki alırken, gençler arasında beklenen etkiyi yaratamadı. Bu da HDP’nin oyların da bir azalmaya sebep oldu.

2023 SEÇİMLERİ

Türkiye’nin önünde kritik bir seçim var. Genel seçimler için CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA, Saadet Partisi ve Demokrat Parti Altılı Masa‘yı oluşturdu. Halkların Demokratik Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi ve Sosyalist Meclisler Federasyonu da Emek ve Özgürlük İttifakı‘nıoluşturdu.  Mayıs 2023’te sandıktan ne çıkarsa çıksın, Türkiye önemli sonuçlarla karşı karşıya kalacak. İstanbul Yerel Yönetim Seçimleri’nde aday çıkarmayarak İmamoğlu’nu destekleyen Kürt seçmen Kılıçdaroğlu’nu iktidara taşıyacak mı?  Bakalım bu seçimlerde Erdoğan’ın 2017’de dediği gibi İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanacak mı?

HABER: FERDİ SARITAŞ

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

4 × three =

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.